İÇSEL BİR KARMAŞANIN PROJEKSİYONU 1996 - Bölüm #05
- ozkantong
- 4 May 2022
- 3 dakikada okunur
Yazar: A. Özkan Tonğ
Yıl: 1996
İşte sessizliğin ve hüznün hâkim olduğu an
İşte anların anıları, anıların geçmişi yansıtması
İşte yansımaların yanılmaları,
yanılmaların yanılsamaları aldatması
İşte isteklerin en doruğundayken sessiz çıkması
İşte mektub-u veda, veda-ı hayat, hayat-ı ben, ne?
Bir kelam et, bir işaret
Biliyorum az kaldı, gidiyorum sabret
Yorgunsun dinlen
Bu dünya yorar adamı
Çok kalırsak fena olur
Yine de bir gel, serinlen
Çok güzel olur buranın ayranı
Yavuklum görmesin pek bitap düşer
Gitme… gitme…
Gelme… gelme…
҉
Aynı sokağı müteakiben, seneler evvel tanıştığım bir arkadaşımın çalıştığı bir barda içimdeki sükunetle insanları izliyordum. Sahnede Hard Rock çalan çalan bir grup vardı. Gecenin ileri saatleri olduğu için bar hafiften tenhalaşmış, eğlencesini alanlar, tavladığı erkek ya da kadınla gidecekleri yeri kararlaştıranlar, umduğunu bulamayanlar, hesâbı yine tek başına ödemek zorunda kalanlar kalkmış gitmiş ama henüz bardan fazla uzaklaşmamışlardı. Fakat eğlenceyi mekânda bulanlar, eğlenceye doyamayanlar, hâlâ umut edenler ve oturmaya devam eden erkek veya kadınları tavlamaya çalışanlar, içkiden veya uyuşturucudan sızanlar barmenlerden de sonra gitmeyi düşünüyorlardı. Saat ilerledikçe daha da yavaşlayan müzikler aynı zamanda yerlerini daha basit armonilere bırakıyorlardı.

Benim gibi az ileride başka bir tabureden insanları izleyen bir kişi daha vardı. Onu geç fark etmiştim. Tesadüfen çakışan gözlerimizi birbirimizden uzun süre ayırmadık. Bakışlarımızdan aynı amaçla orada olduğumuzun anlaşılması aramızda şifreli bir sıcaklı yaratıyordu. Tam şaşkınlık ve hayranlık ile karışık bir duygu hissetmeye başlamıştım ki hangi yöntemi kullanarak yapacağıma bile karar vermeden selam vermek üzereyken şifrenin birden çözülmesiyle o duygunun zamanla korkuya dönüşmesinin sebebinin aynada kendimle bakışmamın olduğunu anladım.
O’ya benzeyen ama U’ya daha yakın bir bardaktan votka içerken sahneden inip yanımdaki tabureye oturan arkadaşım yorgunluğunu atmak için her geceki gibi soğuk bir bira söyledi, bara doğru yürürken bana selam vermeden önce. Her zamanki gibi sabahtan beri fosur fosur sigara ve durmaksızın bira içmesine rağmen herkesten daha ayık ve şuuru yerinde idi. Belki de bu yüzden joint kullanıyordu. Acemi bir tahmin belki, hani derler ya “sen hiç sarhoş oldun mu ki?”...
Arkadaşlığımızın 20 seneyi bulduğu bu İngiliz asıllı centilmen (!) tanıştığımız tarihlerde ne olduğunu bilmediğim bir sebeple Türkiye’ye gelmiş, o sıralar Ibanez’in RJ serisinden Türkiye’de olmayan mor renkli elektro gitarı ve kendisi gibi İngiliz ama daha yaşlı davulcu ve bas gitarist arkadaşlarıyla o dönemin en iyi Türk Rock grubuna katılmış fakat daha sonra bizimkilerin onları çekememesi ve onların da bizimkileri küçümsemesi nedeniyle İngiltere’ye dönüp bir süre sonra eski grup elemanlarıyla tekrar İstanbul’a ama bu sefer benim de onlarla 20 yaz evvel tanıştığım Bağdat Caddesinin paralelindeki eski döküntü eve değil de, zaten kiralıktı, sahne aldıkları yere yakın İstiklal Caddesinin arka sokağında bir daireye yerleşmiş, hayatlarına burada devam etmişlerdi. Tanıştığımızda ben ergen yaşlardaydım. Başka bir arkadaşımla bir bankta gitar çalarken o da durup bizimle çalmak istemiş, derken koyu bir muhabbet başlamıştı. Zaman içinde dostluğumuz artarken ben ona Türkçe konuşmayı ve yazmayı, O da bana gitar çalmayı ve kız tavlamayı öğretiyordu. Hiçbir zaman hareketli ve maceralı bir arkadaşlığımız olmamıştı fakat ilk günden beri en çok bana güvenmişti buralarda. Değişen tek şey hafiften yüzünü saran sarı sakallarıyla artık beline kadar varan düz sarı saçlarıydı. Ama aynı samimiyet hâlâ korunuyordu.
Bu gece birlikte olacağı kadın yanımıza geldiğinde gitmesi gerekiyordu. Bana bir votka daha ısmarladı ve kadına temelini benden aldığı düzgün bir Türkçeyle “beni arabada bekle” derken ona anahtarları verdi ve birasını bitirene kadar benimle bir müddet daha sohbet etti.
“It’s good to see you really. Why donchya come tomorrow night also?”
Ona, benim de onu tekrar göründüğüme sevindiğimi ve yarın akşam da geleceğimi söyledim. “Görüşürüz” diyerek yanımdan ayrıldı. İçimde hafif bir kıpırtı hissettim. Votkayı bitirip, onlardan beş dakika sonra kalktım.
>Sonraki bölüm<
Comments